Dünyada Yaşananlar ve Gösterdiğimiz Reaksiyon

Dünyada Yaşananlar ve Gösterdiğimiz Reaksiyon

Bitmek bilmeyen bir gündemimiz olduğu için hiç zorluk çekmeyeceğimizi belirtmek isterim, ileriki yıllarda da ne sıkıcı bir gençlik geçirdik demeyeceğiz şükür.

Gelelim gündeme hakkında iki kelam etmeye;

Bugün İsrail’in yaptığı zulmün hiçbir sözlükte tanımı yoktur. Bunun adı; savaş değil, çatışma değil (ki bunlar işteş fiillerdir) katliamdır, soy kırım faaliyetidir. Vaat edilen topraklar gayesiyle yola çıkmış olan İsrail’in vaadin gerçekleşmesi için acımasızca yaptığı insan katliamıdır bunun adı. Yeni silahların denendiği, gözyaşlarının kan aktığı topraklardır zaten Ortadoğu. Geçmiş değişemez de gelecekte de değişir gibi durmuyor ne yazık ki. Birleşmiş Milletlerin kim için ne için birleştiğinin, meşruluk kavramının üstünde durulması ve tartışılması gereken bir kavram olarak ortaya çıktığı yer de ne yazık ki bu topraklardır.

İsrail katliamının en azından bizim nazarımızda kesinkes kabul edildiğini ve bunun başka açıklaması olamayacağını elbette biliyoruz ancak açıklanması ve ayrıma gidilmesi gereken noktalar mevcut.

Şöyle ki;

İlk olarak; bu politikayı yürüten İsrail devletidir. Musevi insanların (ki hak dini ve hoşgörü dini İslamiyet’e bağlı olduğumuzu söylerken) bu işin icrasında görev alıyormuşçasına onlara kötü davranılması ne yazık ki kabul edilebilir durmuyor. Devletin bu iğrenç politikasını eleştirirken kişi bazında spesifikleştirmek ne yazık ki en kolay versiyon olarak önümüze çıkar.

Bununla paralel olarak, Akit Gazetesi’nin bulmaca şifresinde Hitlerli “seni arıyoruz” yaklaşımı da aynı kafaların ürünü olup basit bir perspektifin ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.

İkincisi; halk olarak eleştiri ve makul davranma problemimiz olduğunu düşünüyorum, hepimizde var bu, inkâra hacet yok. Özellikle canımız yandığında kontrolü kaybediyoruz bu çok normal ancak kimi zaman şovenist yaklaşımlarımız da bizlerin davranışlarını öyle bir etkiliyor ki bizler kendimizi kaybedip “ana-avrat düz gitmeyi” marifet sayıyoruz. İki gıdım yazı yazmaktan eriniyor ve kahvede vatan millet kurtarıyoruz, peki bu değişti mi? –Yok.

Boykot Boy verir mi?

Gelelim boykot meselesine, boykot; sivil itaatsizlik gibi sevdiğim bir savunma yöntemidir. Bir nevi butterfly effect (kelebek etkisi) dediğimiz bu durum, tek kişiyle başlayıp kitleleri harekete geçirirse çok iyi sonuçlar alabilmeye faydalı bir yöntemdir. Bir yerden başlamak lazım ha?

Ancak boykot nasıl edilir, boykotun tarafı kimdir sorusu sanırım akıllarımızı bulandıran nokta. Şöyle ki; yukarıda da açıkladığım İsrail devlet politikasının bir ürünü olan katliamın Coca-Cola üzerinden boykot ile aşılacağını ne yazık ki sanmıyorum. Yani benim bugün eve sokmadığım Coca-Cola sayesinde (troller çoktan işe başladı) İsrail hükümeti düşmeyecek ya da İsrail devleti politikasında gram değişikliğe gitmeyecek. Ben boykotu ve yaptırımı en iyi uygulayabilecek olan devlete çeşitli öneriler ile buna paralel aktivist çalışmalar yapmadıktan sonra almadığım Coca-Cola hiçbir şeyi değiştirecek gibi durmuyor. Dünyanın en çok kazanan ilk 3 firmasın Yahudi kökenli olduğu bir dünyada 75 milyonluk ülkede sosyal medyada dalgaya alınarak yapılan evimize şu ürünleri sokmayalım halleri ne yazık ki realiteden uzak ve yapmacık durmaktadır. 2009 yılında Hüseyin Çelik imzalı İsrail ile ekonomik ilişkileri kesmiyoruz imzalı genelge, başbakanın Davos çıkışından sonra İsrail’den savaş uçağı almalarımız devam ederken yani ülkece direkt/doğrudan ticari faaliyet yaparken, 3 liralık Coca-Cola’yı evlerimize sokmayınca ne olacağını ben anlamadım. 3 günlük yas ilan ettiğimiz vakit acılar yok oldu mu dersiniz? Coca-Cola’nın CEO’su bu durumdan mesaj alıp İsrail hükümetine yaptırım mı uygulayacak? Ki en büyük CEO’larından birinin Türk olduğunu düşündüğümüzde kendi topuğumuza sıkmış olmaz mıyız Muhtar Kent işsiz kalırsa? Uluslar üstü şirketlerin cebine giren paralar devletlere sandığımız kadar yaptırım uygulama gücü vermekte midir? Misal birileri Ülker’i boykot ediyor olsa, Türkiye’nin dış politikasını değişir mi?

Kızdığım bir nokta da Coca-Cola ile başlasa dahi boykot yapmaya uğraşan duyarlı insanların, bir grup elitist klavye delikanlısı tarafından; “bak kardeşim bu yazıları yazdığın Facebook var ya o da onlara ait…” diye başlayan copy-paste ürünü yazıyla aşağılanmaya çalışılmasıdır. Evet, abicim Yahudi’nin Facebook’undan İsrail’e tepki de göstereceğiz, ülke olarak bir şeye ortak tepki/sevinç gösterdiğimiz zamanlar nadir bir hal almışken bırakın.

Not: Bu yazı üst kısımlarda İsrail devletinin katliamını kabul ederek başlamış, boykot yapıyorum İsrail’e küfür ediyorum, Yahudilere ifrit oluyorum diyenlere tepkiyle devam etmiş, boykot yapmak isteyenleri aşağılama cüretkârlığını eline almış kişilere tepkiyle bitirilmiştir. Yani yazı sui generis (şahsına münhasır) bir hal almış ve yandaşsız şekilde kendini sonlandırmıştır.

Dilek: Bu kadar şeyin üzerine; savaş olmasa, el kadar çocuklar savaşla büyümese, kindar toplum olmasa, yeni silahlar oyuncak gibi insanlar üzerinde denenmese, büyük devlet dediğimiz devletler ile uluslar üstü kurumlar katliamlara göz yumup bu bir “savunma hakkı” demese, biz boykot ederken devletçe yapsak, kötülüğünü bildiğimiz ülkeyi hala el üstünde tutmasak, boykot etmek isteyen insanı da hor görmesek, tabii bir de kendi teknolojimizi kullanıyor olsak artık boykot edecekken bile kendi sosyal ağımızdan yazsak hatta kendi ürünlerimiz öyle iyi olsa ki düşman tavır takınacağımız ülkenin zaten ürününü kullanmıyor olsak böylece boykota bile gerek kalmasa…

Yaşıyorsak umut var demektir.

No Comments

Yorum Yap

Please enter a message.
Please enter your name.
Please enter a valid e-mail address.